27 Aralık 2009 Pazar

taksimdeki o zat. o artık benim zat'ım.

arkadaşlar yeni yeni haberlerim var size ama öncelikle normal haberlerimden bahsedeyim:)

öncelikle yılbaşında fasıldayız ve o da gelip şereflendiriyor bizi:) gizem geldi istanbul'a, güldük eğlendik, kahvaltı ettik, donumuza kadar ıslandık.. bi haftasonra gelseydi o'nla tanışabilirdi ama kısmet işte, daha sonra da tanışabilirler:)) 23ündeki viyolonsel koneri müthiş geçti, ayrıntıları zaten aşağıda paylaşacağım:) fransızca sınavımı kopyayla halledip ingilizce sınavımı da orta halli geçirdim. hayatım şimdilik bu yönde, diğer kısmınaysa artık geçebilirim sanırım:))

öncelikle efendim, artık umudu kestiğim taksimdeki zat ile salı günü jeon sırasında karşılaştık, gerçekten film gibi bi öykümüz var.. arkadaşlar jeton alacaklardı ve bende olmasına rağmen ben de indim onlarla, yan tarafta duruyordum, sonra o'nu gördüm, selamlaşır gider diye kafamı öne eğdim, sonra kaldırdım selam vermek için ama benm yanıma geliyordu, yanındaki insanla birlikte.. epey bi sohbet ettik, hayatın nasıl olduğundan bahsettik, sınavlara çalışmadığımızdan falan ve uzun zamandır görüşemediğimizden.. "hep buralardayım" dedi, ben de aynı şeyi söyledik ve gülüştük.. yukarı doğru çıkarken merak ettiğim soruları sordum, yurtta kalıyormuş mecidiyeköyde(aynı semtteyiz yani:), yurtlarının giriş saati 8buçuk olduğundan "biliyorsun benim tarzım değil ama olsun" dedi, o an şaşırdım işte:) genetik bölümünde okuyormuş, izmirliymiş.. epeyce konuştuk ama yanındaki sınıf arkadaşı sadece bizi dinledi, arada güldü eğlenceli bir sohbetti yani:)) sonra tam ben bişeyden bahsediyorum, "gözünde leke var" dedi aniden. durdum, kalakaldım, sonra baktım onda da var "ee sende de var" dedim. yanındaki arkadaşını gülme aldı, "napıyorsunuz ya siz" dedi ama bunu derken nasıl gülüyor bize:D biz de güldük tabii, sonra ben bakış attım o'na, "neyse artık kaçayım ben" dedim, o sırada arkadaşı "saçlarında da epey beyaz varmış" dedi gülerek, ben de "ne var bunda seninde kirpiklerin uzun:D" dedim ve yanlarından ayrıldım, güzel bir gündü hani..

çarşamba günü yine jeton sırasındaydım ama sıranın bana gelmesine rağmen jeton almamakta ısrar ediyodum, belki görürüm diye.. o sırada bu sefer tek başına kapıdan çıktı, doğruca yanıma geldi, neler yaptığımızdan bahsettik, hayatın nasıl geçtiğinden.. neden sonra o akşam konser olduğunu hatırladım, elimde de bi bilet fazlam vardı, "bu gece işin var mı" diye sordum, "yok" dedi, "akşama konser var da gelmek ister misin" dedim, "gelirim tabii, kaçta?"diye sordu, "8de başlıyor, yurttan izin alabilecek misin?" dedim, "alırım sorun olmaz" dedi, telefonlarımızı alıştık, akşam 7gibi taksimde buluşma kararı aldık. sonraki konuşmalarımızda duydum ki telefon numaramı yazarken önce eli titremiş sonrasında da titreme ayaklarına kadar inmiş:))

akşam biraz bekletmelerden sonra buluşabildik, onu denizle tanıştırdım, deniz her ne kadar buluşmadan önce "yanında çok konuşmayacağım, seni rencide etmeyeceğim" dese de o'nu gördüğü gibi konuşmaya başladı:D tanıştırdım işte çocukluk arkadaşım deniz dedim, "biz 7.sınıftan beri birlikteyiz, onun annesiyle benm babam ilkokuldan arkadaş, babam dayısının kankası" gibi olmadık şeyler zırvaladı ve inanır mısınız 15 dakika boyunca istiklalde aynı hızda konuştu:D ben güldükçe güldüm ama nasıl gülmek! bırak da biz konuşalım dimi deniz, ama yook izin vermedi bile:D yavrum ya!

neyse alper'in de gelmesiyle konser salonuna girdik, o hemen yanımda oturuyordu. itiraf etmeliyim sadece viyolonsel çekilmiyor, elbette müthiş sesi var ve ramon jaffé de çok iyi bir sanatçı ama bir yere kadar. senfoni konserini her şekilde tercih ederim hani:D adam viyolonselle flamengo çaldı ya, orda koptum zaten hayattan. bana ispanyollarla bağlantılı her ne derseniz deyin size hayran olurum o an:D konser bitti yemek yemeğe gittik 'yemek kulübü'ne, ardına metroyla mecidiyeköye gittik ve o an başbaşa kaldık. denizlerden metroda ayrılırken o yanımdaydı ve öyle bir durumdu ki sanki birlikte evimize gidiyorduk, bunu ona da söyledim o an, "bizim evimiz dimi?" dedi, evet dedim, güldü eşşek:) sonra ilk ne zaman birbirimizi farkettiğimizden bahsettik, o okulda gördüğünü sanıyormuş, dedim "o öyle değiil, istiklaldeki günü asla unutamam!" ona daha da geçmişinden bahsettim, o gün izmirden geldiği için ağladığı bir günmüş, özel bir gün yani. son olarak "seninle yanyana yürümek güzel" dedi, "yanında olmak güzel" dedim sonra ayrılık vakti geldi ve sıkıca sarılıp ayrıldık..

perşembe günü de birlikteydik aslında, sabahtan görüştük, konuştuk, akşamı kütüphanede ders çalıştık ama erken kalkmak zorundaydık, malum yurda giriş saati çok erken.. cuma günü film gösterimi vardı, birlikte katıldık. omzumda uyudu bütün gece, ben de onun kafasında :)) ilk kez elele tutuştuk, herkesin içinde öyle şeyleri yapmak çok heyecanlıymış gerçekten:))

siz insanları bilgilendirmek istedim, güzel bir birlikteliğim var sanırım.. bu zamana kadar yanımda olan herkese teşekkürler, şuan şaka gibi geliyor bana, hayallerimi yaşıyorum çünkü. hayallerimdeki birlikteliği.. Allah nazarlardan saklasın da bişey olmasın hani:)) şimdi kaçmam gerek canlar, mutlaka yazacağım yeniden ama bu akşam görüşebilmem için gitmem gerek şuan:D haydi kendinize çok iyi bakınız! seviyorum hepinizi..:))

14 Aralık 2009 Pazartesi

kendi içinde düşünen insan yumağı.

hayatımda radikal değişikliklerin zamanı geldi gibi, ne bileyim anlamadım ama şuan bu kararı aldım kendi kendime.. yazmayı planladığım o kadar çok şey var ki hangisiyle başlasam bilmem.

öncelikle yakın zamanda açıkladığım birisinin de biseksüel olduğunu öğrendim, kendisi bir bayan. ne olur sormayın kim diye, kendisi bilinmek istemez bence. hiç beklemediğim birinin öyle çıkması hem şaşırttıhem de geçen gün biseksüel'e söylediğim gibi insanlardan korkmaya gerek olmadığını bir kere daha kanıtladı, çok mutlu oldum kendisinin iç yüzünü gördüğüme.:))

yılbaşında fasıl yapma hesabımız var, bilmiyorum tutar mı ama gayet karmaşık bi grup olucaz, eğlenilir bence ama, aması var işte. bilmiyorum, güzel olur umarım...

ayrıca domuz gribi vak'asıyla karşı karşıyayım sanırım, dün eve geldim bugün okula gitmedim yarınıysa Allah bilir artık. öksürüyorum, halsizlik had saffada ve bir kaç belirti daha mevcut, ancak ateşim yok, o sebeplen domuz gribi değilimdir ama bilemiyorum da... 55saatlik devamsızlık hakkımın 12sini şu iki günde kullanıyorum ya ona yanıyorum şuanda, bu akşam yurda gitsem mi ya? bilemiyorum ki hiç. öff, içim kararıyor ama iştee...

buldum! evde fazla kaldım ben, dün evdeydim bugün de burdayım, bastı bana kapalı mekan! iyi oldu bunları keşfetmem ya, ohh.

bu haftasonu gizem geliyor istanbul'a, her ne kadar öküzlük yapmış olsam da gelmesine mutlu oluyorum lan. bir hafta sonrasında gelmesini tercih etsem de bunu henüz ona söylemedim tabii:)

23ünde viyolonsel konserine gidicem, 24ünde fransızca finalim var, 25inde cumulative sınavım var. Allah'ım! önüm çok kapalı sanırım, karamsarım bu bakımdan. ayrıca yurtta da çok suskunum, kafam karışık çünkü. kendimle çelişiyorum, feci durumdayım. sebebi de tıpta okuyan eski sevgilimin eşcinselliği psikolojik bir şey olduğuna inanması. bana "ahh, ben seni çok üzdüm dimiiğğ?" dedi ya, nasıl bir bakış açısı olduğunu o an anladım, yazık dedim, söylediğim için de sanırım kendime kızdım.

radikal değişikliklerse rahatlamak istiyorum artık, "homofobik" arkadaşıma en geçen gün sinirim artıyor, bir insanın hayatında her daim cinsel şeyler olmamalı, her espride onu anlamamalı, iğrenç bir şey olduğunda da "ibne, gay" sıfatlarını yapıştırmamalı. ümraniye gibi biyerde yetişen biri için aslında normal olsa gerek, ne bileyim ben de gayet kapalı bir yerden çıktım ama izole yaşadığımı düşünüyorum. ha, türk kültürünü hala daha üstümde hissediyorum, baskı kurmuyor değil, yer yer "eşcinsel olmasaydım ... olurdu" demiyor değilim, her şey gelebilir o boşluğa. sanırım hala daha kendimi kabullenemedim, kabullenememek de değil aslında, çevrenin öğrenmesi sonucunda oluşacak tepkilerden korkuyorum, hala daha bunlarla boğuşuyorum, ne acı.

kendimi aşmak istiyorum dedim ya, bakıyorum değişmişim gerçekten. kapitalist sisteme kötü bakan ben, geçen gün istiklal'de starbucks'tan kahve alıp yürüdüm, tek istediğim kendimi aşmak idi. çünkü her gördüğümde ıyy gözüyle bakıyordum, Allah'ın cezaları diyodum. ne alaka dimi? kendime bu yüzden sinirlenip al ve yürü dedim ki yaptım da bunu. sırf üstün olmadığımı ya da onların üstün olmadığını kendime ispat etmek için, kalıplarımdan kurtulabilmek için yaptım.

2hafta önce de metroda osmanla birlikte oturduk, herkesin ayakla bastığı yere çömeldik, bağdaş kurduk ve oturduk. bunu da aşabilmek için yaptık, ne diye sınırlıyoruz ki kendimizi? sokakta sarhoş olmadan da bağıra bağıra şarkı söyleyebilir bence insan, sınır koymamalı kendisine. başkalarını rahatsız etmemeli tabii ama çok da kısmamalı yahu, gülmek istiyorsa gülmeli. nedir yani?

sömest tatilimiz 22gün falanmış, kendimi aşabilmek için o sıralar kafe pi'de çalışmayı planlıyorum, kendime güvenebilir miyim bilmem ama yapmak istiyorum bunu. çalışmak istiyorum, çalışabileceğimi kendime ispatlamak istiyorum...

6 Aralık 2009 Pazar

mim'lendim.

mimlenmişim ey ahali. gariptir ama bu böyle, her ne kadr saklamam gereken şeyler olsa da biraz size kendimden bahsedesim var. ondan yanıtlıyorum sanırım bu mim'i ;)

Gerçek ismin ne?
Glaskas:)
Kaçlısın? Nerde doğdun?
1990 Fatih
Kaç kişilik bi ailesiniz?Kardeş durumları ne?
5. 3 erkek kardeşiz.
Hangi şehirde yaşıyorsun?
İstanbul ve Kocaeli

Nerelisin?
Baba tarafım selanik göçmeni, anne tarafımsa yarı arnavut yarı edremitli. kırma bişeyi yani:)

Nerde ne okuyorsun? Kaçıncı sınıfsın? Yada ne iş yapmaktasın?
Hazırlık öğrencisiyim, saçma sapan olan ingilizceyle zaman öldürüyorum işte..
Bi lakabın var mı?
Bilmem, yoktur herhalde. ya da var, var. Parazit var, glaskas ve kapasitesi hali var. Ne bileyim daha da aklıma gelmiyor..

Kariyer ve izdivaç planın ne?
Yönetici olmak temel hedef. daha önümde beş sene olduğundan ne olur ne biter bilinmez ama şimdilik durum bu gibi.
İzdivaç ise mümkün değil maalesef, güzel bi birliktelik her zamanki gibi genel talep tabii ki.

İlişki
n var mı? Ne tarz bi ilişki? Nereye doğru gidiyor? Neyinden memnunsun neyinden değilsin?
:D İlişkim olmadığı için onca sorudan yırttım, ne mutlu bana!
Hangi ünlü sevgilin olsun isterdin?
Mimleyen insanın etkisiyle teoman diyesim var ama okan bayülgen'de pek feci bence.
Kaç sevgilin oldu?
Hangi anlamda sevgili ama? Kendimi bulma çabalarımda iki kız arkadaşım oldu, bugüne kadar da sanırım sadece bir tane erkek arkadaşım oldu, o da uzaktan uzağa...
En çok hangisini sevdin? Aşık mıydın?
İlk kız arkadaşımı hala severim, görüşüyoruz ama sevgi de bir yere kadar işte. Aşık mıydım? Değildim sanırım ya.
Kendin için neler yapıyorsun?
Musıkiye gidiyorum, fransızca öğreniyorum, kulübün kişisel gelişim seminerlerini takip etmeye çalışıyorum, ispanyolcaya başlama hedefim var. Onun dışında bolca yiyorum, paramın hepsini oraya harcıyorum. Bir arada kendim için ingilizce öğrenmeye başlasam iyi olacak ama neyse.
Hadi bi hayalini paylaş?
İspanya'ya erasmus'la gitmek. Neden taktım bu kadar İspanya'ya bilmiyorum ama feci derecede istediğim kesin! :))
En son ne zaman neden ağladın?
Hatırlamıyorum desem? Ağlama özürlü biri olarak seneler seneler geçmiştir.. yaklaşık 2 sene önce sanırım, ananem vefat ettiğinde.
En son ne zaman ne yalan söyledin?
Yalan mı bilmem ama annemden djarum içtiğimi sakladım. montumun cebini karıştırıyordu, aldım odaya koydum. Ne saklıyorsun dedi, hiiç yurda gittim gideli çok değiştim anne ben, artık düzenliyim deyip yırttım işin içinden.
Bana bunu sakın yapmayın dediğin birşey?
Bana asla aferin demeyin! ASLA! İnsanların bilmemesine binebze tahammül edebiliyorum ama ağzına "afferim yavvrum!" lafını yapıştırandan tiksiniyorum. Çiklet çiğnermişcesine her daim sarfedenler var, uzak olsunlar benden.
Sıklıkla kullandığın sözler?
Öyle işte, hacı, bebeyim, yawrucum, evet evet, aynen aynen, öyle yani.
Ne okumaktasın?
Jean Christope Grange-Leyleklerin Uçuşu
Ne okuyalım bize ne tavsiye edersin?
Elif Şafak'ı cidden severim, Baba ve Piç, Aşk gayet hoştur.
Sabahattin Ali'yi övenle çok karşılaştım, ben denedim siz de deneyin:)

En son kime neden kızdın?
Kendime kızdım, 23 ARalık Çarşamba günkü viyolonsel biletlerimi kaybettiğim için.
En sevdiğin beş şarkı?
Şu aralar dinlediğim:
Notre Dame de Paris'in şarkısı olan "Belle", Enbe orkestrası yorumuyla.
Şebnem ferah her daim zaten. Sadece o bile 15 şarkıyı geçer.
Teoman-Gönülçelen. Aslında Teoman'ı da sayarsam bitiremem ama "Mavi kuş ve küçük kız"ı unutamazdım.
Sezen Aksu-Kırık Vals.
Malt-Gol! :))
Grup isimleri say bize hadi.Her ergen gibi :)
Malt, Kurban, Mor ve Ötesi, Gripin, Yüksek Sadakat. (sonu yalnızca ergen gibiydi, her ergen gibi yaptım, daha komik oldu bence:D)
Yiyecek birşeyler say sevdiğin?
Pizza, Big Mc, lahmacun, çiğ köfte, künefe, sıcak çikolata, piliç pesto(mm cidden özledim big burger'i!) veee vaağğfıııll!!
İçecek birşeyler say sevdiğin?
Hiçbir şey güzel bir demleme çayın yerini tutamaz. ice tea mango, şeftali suyu, yeni yeni kahve alışkanlığı..
Kimler olmadan olmaz?
Gizem, öznur, deniz, nesrin, osman ve bittabii aile bireylerim.
Şimdi sadece onun anlayacağı bi şekilde birisine seslen!
Kim anlayacak onu anlamadım ki ben:) neyse.

Şebnem ferah- iyi kötü
biriyle fena halde konuşmaya ihtiyacım var
biriyle fena halde dertleşmeye
evimde ne sıcak bir tabak yemeğim var
ne de televizyonun sesinden başka ses

ama içimde bi' yerlerde sabır taşı gizli sanki
doğduğum günden bugüne orda duruyor
sessiz bir kaya düşün deniz kıyısında yalnız
dalgalara göğüs gerip soğuktan üşüyor

ne ahlak ne de sevgi gökten dünyaya indi
insanlık istedi keşfetti hepsini
dün doğmuş bir bebeğe bile girebilen mikrop misali
içimizde hem kötü var hem iyi

hangisi daha güçlü diye beklemektense
heyecanla attım kendimi dans pistine

ayrı ayrı hepsiyle dans edecektim
biraz sohbet ederek çözmeyi deneyecektim
neden böyle olmuşuz nerelerde kaybolmuşuz
aklımdaki soruların hepsini soracaktım

"senin ne haddine böyle şeylerle uğraşmak?"
diye soran hazırcı tembel sen misin?
böyle yaşlanmak olmaz seninki eskimek, çökmek
ruhu küskün bomboş bir bedensin

kelimeler yetse daha neler neler buldum
elimle koymuş gibi huzurluyum
geniş ve loş bir yer istersen sen de bir uğra
doğru yanlış iyi kötü herkes orda

hangisi daha güçlü diye beklemektense
heyecanla attım kendimi dans pistine

ayrı ayrı hepsiyle dans edecektim
biraz sohbet ederek çözmeyi deneyecektim
neden böyle olmuşuz nerelerde kaybolmuşuz
aklımdaki soruların hepsini soracaktım.

http://www.youtube.com/watch?v=KkwbMy2WeVg

Şebnem Ferah'tan şahane bir canlı performans sizinle buluşsun. Video olarak eklemeyi beceremedim ama mazur görünüz efendim:)

Mim'lediklerimse: serkan, agin, coach bear, noneless, gümüşdiken, biseksüel(içeriğe uygun değil ama merak işte:) ) , wakan tanka ve bilimum ahali. kendinden bahsetmek isteyen herkes mim'lidir:))

Not: mim'lenen kişiler yapmak zorunda değiller elbetteki, kendi tercihleri:)

neler oluyor hayatta?

biliyorum biliyorum. çok ihmal ettim blogumu ama sanmayın ki insanların blogunu incelemiyorum, ayıpsınız ya, kaçar mı:D her daim takipteyim evel-allah:))

öncelikle merak edilen sorunun cevabını vereyim: taksimdeki zat'ta olumlu bir gelişme mevcut değil. olumsuz denebilecek şey ise benden kaynaklı, belirsizliği kaldıramayan benim bünyem bu gibi durumlarda çok sıkılıp sanki yılların yorgunluğu varmış gibi bütün hepsini üstünden atmaya çabalar ve başarır da. şerefsiz(bence güzel bir sıfattır kendisi :)) ) çok sevimli olsa da unutulmaya yüz tuttu. olaylardan bahsedeyim o vakit:

öncelikle her karşılaştığımızda selamlaşıyoruz, arkadaş vasıtasıyla tanışmış iki arkadaş gibi. yalnızca adlarımız var çünkü, durdurup ne konuşabilirim ki pardon? hem zaten arkadaş çevresi mevcut kendisinin, onlarsız asla dışarı çıkmıyo, asla yemek yemiyor.. haliyle sohbet edilecek bir ortam da oluşmuyor. onun dışında sınıflarında hoşlandığı bir kız da mevcut sanırım, onunla konuşurken sürekli gülüyor, gözlerinin gülmesinden bahsetmiyorum bile...

peki ben bu durumda karalar bağlayıp "ah ben kafamı nerelere nerelere vuraaağm?!" mı diyorum? tabii ki hayır. farkettim ki bi şekilde ona göre giyiniyormuşum ben, karşılaştığımızda neyi sevdiyse onu giymeye özen gösteriyormuşum.. ne gerek var? kendi olmalı önce insan. ben de öncelikle bu özelliğimi geri kazanmaya çabalıyorum, bir başkası için yaşamak ne kadar saçma.

sonra artık şunu farkettim ki gözlerle iletişimi kestik. ben onun ayakkabılarına, üstüne başına dikkat ediyorum, oysa saçlarımdaki beyazlara bakıyor. karşılaştık yine, yürüyordum yanından geçmeden selam verdim, karşılığını aldım ve haliyle devam ediyorum yürümeye. bir baktım gözleri kafamda geziniyo, hayır saçımda beyaz olabilir, yeni kestirdiğim için şekil de almıyo olabilirler ama bu kadar da insanın yüzüne vurulmaz ki ama. umurum olmaz. dapdağınık saçla gidiyorum okula, taramıyorum bile.. hoş hiç taramam ya neyse, dalgalı saç taranırsa daha da kabarıyor bence..:)

yani dostlar böyle işte, aşk cephesinde durumum bu. ha bu kadar değil aslına bakarsanız. geçen otobüste musıkiden dönüyorum, bi çocuk gördüm etrafını kesiyor. kızına da bakıyo erkeğine de. neyse göz hapsine aldım, yer yer kesişti gözlerimiz. sonrasında ikimizde cevahirde inmek için hamle yaptık, bi o bana baktı bi ben ona. sonra yanyana indik, biri arkada kalınca diğeri onu bekledi, birlikte karşıya geçtik ama aramızda hiç konuşma geçmeden oldu bunlar. neden sonra aklıma esti, hızlandım cevahir'e girmek için, gelirse peşimden ne ala diyerekten. artistlik ya, naparsın işte. neyse efendim, gelmedi haliyle. arkama baktığımda 'bozuk' gözlerimle onunda benden yana olduğunu, bana baktığını gördüm ya da gördüğümü sandım ama artık geçmiş ola. okadar elektriklenme olsun, sen hiç konuşmadan, iki muhabbet etmeden hızlan. olacak iş değil, çok kızdım kendime çok!

sonra düşünüyorum da son 2haftada 3kişiye açıkladım gerçek kimliğimi. biri şaka esnasında oldu, inanmadı haliyle, kabullendi tabii sonra. diğeri burger'da yemek yerken direk söylememe şaşırıp kaldı, Allah'tan bu gibi şeylere açık biridir de "çak!" dedi elini havaya kaldırıp, ardına da "kimse böyle bişey dememiştir, şaşır istedim" dedi. manyak ya 'zge. sonuncusu da çocukluktan ablam, aramızda 2yaş olmasına rağmen alışkanlıktan abla diyorum hala. sevgili bulma konusunda çok üstüme geldi, "anca eşcinsel olsam kurtulabilirim sanırım" deyip sırıttım:D yarım saat falan söyleyemedim, o sırada titreyip durdum. ardına söylüyorum artık deyip söyledim, anında kabullendi. hatta çok doğal olduğunu kendi çocuğunda öyle olabileceğinden falan bahsetti. ben bile baba olursam eğer çocuğumun eşcinsel olmasını istemezken onun o derece açık fikirli olması garibime gitti, sevindim de böyle insanlarla arkadaş olduğum için:)

öyle yani blog, kahve'yi bugün iyi bi azarlasam da sanırım mutluyum hayatımdan. bilemiyorum nasıl ilerler bundan sonra ama kısmet be hacı:D şimdilik öpüldünüz kuzular, hayatınızda iyi olarak ne diliyorsanız onun olması dileğiyle... esen kalınız efendim.

saat: 3.37
yer: baba ocağı
bilgisayar: emektar masaüstü
yarın kalkış: 10 gibi
de hayde o zaman iyi geceleer!!