6 Aralık 2009 Pazar

neler oluyor hayatta?

biliyorum biliyorum. çok ihmal ettim blogumu ama sanmayın ki insanların blogunu incelemiyorum, ayıpsınız ya, kaçar mı:D her daim takipteyim evel-allah:))

öncelikle merak edilen sorunun cevabını vereyim: taksimdeki zat'ta olumlu bir gelişme mevcut değil. olumsuz denebilecek şey ise benden kaynaklı, belirsizliği kaldıramayan benim bünyem bu gibi durumlarda çok sıkılıp sanki yılların yorgunluğu varmış gibi bütün hepsini üstünden atmaya çabalar ve başarır da. şerefsiz(bence güzel bir sıfattır kendisi :)) ) çok sevimli olsa da unutulmaya yüz tuttu. olaylardan bahsedeyim o vakit:

öncelikle her karşılaştığımızda selamlaşıyoruz, arkadaş vasıtasıyla tanışmış iki arkadaş gibi. yalnızca adlarımız var çünkü, durdurup ne konuşabilirim ki pardon? hem zaten arkadaş çevresi mevcut kendisinin, onlarsız asla dışarı çıkmıyo, asla yemek yemiyor.. haliyle sohbet edilecek bir ortam da oluşmuyor. onun dışında sınıflarında hoşlandığı bir kız da mevcut sanırım, onunla konuşurken sürekli gülüyor, gözlerinin gülmesinden bahsetmiyorum bile...

peki ben bu durumda karalar bağlayıp "ah ben kafamı nerelere nerelere vuraaağm?!" mı diyorum? tabii ki hayır. farkettim ki bi şekilde ona göre giyiniyormuşum ben, karşılaştığımızda neyi sevdiyse onu giymeye özen gösteriyormuşum.. ne gerek var? kendi olmalı önce insan. ben de öncelikle bu özelliğimi geri kazanmaya çabalıyorum, bir başkası için yaşamak ne kadar saçma.

sonra artık şunu farkettim ki gözlerle iletişimi kestik. ben onun ayakkabılarına, üstüne başına dikkat ediyorum, oysa saçlarımdaki beyazlara bakıyor. karşılaştık yine, yürüyordum yanından geçmeden selam verdim, karşılığını aldım ve haliyle devam ediyorum yürümeye. bir baktım gözleri kafamda geziniyo, hayır saçımda beyaz olabilir, yeni kestirdiğim için şekil de almıyo olabilirler ama bu kadar da insanın yüzüne vurulmaz ki ama. umurum olmaz. dapdağınık saçla gidiyorum okula, taramıyorum bile.. hoş hiç taramam ya neyse, dalgalı saç taranırsa daha da kabarıyor bence..:)

yani dostlar böyle işte, aşk cephesinde durumum bu. ha bu kadar değil aslına bakarsanız. geçen otobüste musıkiden dönüyorum, bi çocuk gördüm etrafını kesiyor. kızına da bakıyo erkeğine de. neyse göz hapsine aldım, yer yer kesişti gözlerimiz. sonrasında ikimizde cevahirde inmek için hamle yaptık, bi o bana baktı bi ben ona. sonra yanyana indik, biri arkada kalınca diğeri onu bekledi, birlikte karşıya geçtik ama aramızda hiç konuşma geçmeden oldu bunlar. neden sonra aklıma esti, hızlandım cevahir'e girmek için, gelirse peşimden ne ala diyerekten. artistlik ya, naparsın işte. neyse efendim, gelmedi haliyle. arkama baktığımda 'bozuk' gözlerimle onunda benden yana olduğunu, bana baktığını gördüm ya da gördüğümü sandım ama artık geçmiş ola. okadar elektriklenme olsun, sen hiç konuşmadan, iki muhabbet etmeden hızlan. olacak iş değil, çok kızdım kendime çok!

sonra düşünüyorum da son 2haftada 3kişiye açıkladım gerçek kimliğimi. biri şaka esnasında oldu, inanmadı haliyle, kabullendi tabii sonra. diğeri burger'da yemek yerken direk söylememe şaşırıp kaldı, Allah'tan bu gibi şeylere açık biridir de "çak!" dedi elini havaya kaldırıp, ardına da "kimse böyle bişey dememiştir, şaşır istedim" dedi. manyak ya 'zge. sonuncusu da çocukluktan ablam, aramızda 2yaş olmasına rağmen alışkanlıktan abla diyorum hala. sevgili bulma konusunda çok üstüme geldi, "anca eşcinsel olsam kurtulabilirim sanırım" deyip sırıttım:D yarım saat falan söyleyemedim, o sırada titreyip durdum. ardına söylüyorum artık deyip söyledim, anında kabullendi. hatta çok doğal olduğunu kendi çocuğunda öyle olabileceğinden falan bahsetti. ben bile baba olursam eğer çocuğumun eşcinsel olmasını istemezken onun o derece açık fikirli olması garibime gitti, sevindim de böyle insanlarla arkadaş olduğum için:)

öyle yani blog, kahve'yi bugün iyi bi azarlasam da sanırım mutluyum hayatımdan. bilemiyorum nasıl ilerler bundan sonra ama kısmet be hacı:D şimdilik öpüldünüz kuzular, hayatınızda iyi olarak ne diliyorsanız onun olması dileğiyle... esen kalınız efendim.

saat: 3.37
yer: baba ocağı
bilgisayar: emektar masaüstü
yarın kalkış: 10 gibi
de hayde o zaman iyi geceleer!!

2 yorum:

  1. işte bunu hep garipsemişimdir. hani nette kimliğini paylaştığın insanlarla tanışmak durumu biraz doğal gelirde, gidip birine "ben eşcinselim/biseksüelim" diyebilmek bana cesurca geliyor. hatta deli cesareti biraz bence. yani karşındaki empatik biri değilse arkadaş kalma konusunda seçim yapmaya zorlamak, empatiksede sanki bu konularda konuşabilecek biri olarak hayatında kalmaya zorlamak gibi geliyor. bence bu böyle. yani o itirafı duymuş ve heteroseksüel sanılan biri olarak bunların ikisinide yaşadım çünkü.

    YanıtlaSil
  2. aslına bakarsan daha farklı biseksüel. ben yalnızca samimi olduğum ve beni anlayabilecek olanlara kendimi açıyorum, empatik olabilenlere.. ha evet, normal hayatta göstermiyor olabilirim ama bu benim içimin öyle olmadığı anlamına gelmez. birnevi "ben böyleyim, eski kişinin yerine koyarsan ne ala." demenin başka bir yolu:)

    kimseyi hayatımda kalmaya zorlayamam, güvendiğim için içimi açmışımdır ona. bir-iki sır saklamak yakın biri için zor olmasa gerek, hayatta kimin kimin sırlarını saklamıyoruz ki ;)

    bilmiyorum, toplumdan bu kadar korkmaya gerek yok bence, dediğim gibi insanlar dışarıdan çok farklı gözükürler ama içleri çok farklıdır. hem ben açıklayarak, her ne kadar yanlış gibi gözükse de, ufuk genişlettiğime inanıyorum. bir kavramı soyut olmaktan çıkarıp somut hale getiriyorum.

    YanıtlaSil