30 Ekim 2009 Cuma

yoksa?

annem geçende televizyonu izliyomuş blog, astrolojiyle ilgili bi durummuş. isim ve burç analizi yapılıyormuş saba tümer'de. bana güle güle anlatıyodu bunu, dedim aradın mı ne bu mutluluk?:) "yok, senin adında koç burcu olan biri aradı zaten." dedi, yine güle güle:)) ee dedim, anlattı:

bugünü yaşayan ama gelecek hakkında hep bir 'acaba'sı olan biridir, hep geleceği düşünür, ne yapacağım ne edeceğim diye ama bu arada bugünü de yaşar, anın tadını çıkarır. gelecek olumlaması yaptığı an her şey çok daha güzel olacaktır.

demiş. yok artık dedim, tamam astrolojiye inanırım ben. sonuçta evrendeki bu düzen öylesine kurulmamıştır, anlayana çok güzel mesajlar var aralarda:) ama bu kadar da analiz edebilmesi şaşırtıcı geldi. yoksa bir yerlerde yazılı mı şifrelerimiz?

üniversiteye başlarken sadece ben vardım hayatımda, sadece ben. abim de istanbul'da okuyor benm ama başlayalı 4hafta oluyor, daha yeni gittim evine. düşün. öyle yani, sadece ben vardım ama bi yerden sonra çevrem genişlemeye başladı, birilerine bağlı yaşamaya başladım, haliyle bu beni 'ben'likten çıkarıp binebze 'biz'liğe taşıdı. gelecek kaygılarım da bununla birlikte başladı zaten. ay öyle davranırsam kırılır mı acaba, ay hayır desem bozulur mu acaba, derken yine fıttıracağım ben. yoksa çok mu düşünüyorum bu konu hakkında?

adların kişilere özel verildiğine inanırım ben. ali, veli, ayşe, fatma hiç farketmez. herkesin isminin veriliş nedeni var bence. 'berk' adında hiç çirkin çocuk görmedim mesela ben. hep farklı bir yanı olmuştur, insanı çeken bi yanı. beni gayet çekiyorlar şahsen :)) ya da çisem adında tipsiz bir kız. her ismin kendine göre bir özelliği var ve bu kişilerle bağlantılı. yoksa doğmadan önce mi belirlendi adlarımızı?

paranoya yapmada sınırım yoktur ama bence bugünküler gayet sıradan. daha komplike hale getirebilirdim ama uğraşmak istemedim. yoksa çok güzel kafamda kurarım ben, aklın almaz. yoksa paranoyak mıyım ben?

ayrıca çok pis djarum içme isteği var bende. olacak iş değil! ben ki yeşilaycı bi kişiliğim, alkol kullanmam, sigara desen dumanına tahamül edemem ama karanfilli sigara da neyin nesi? tamam severim karanfili, hoşuma gider ama hani antisigaracılık? nerde kaldı? yok yok, üniversite bozdu beni, anladım ben. fazla rahatlık harbiden de fazla geldi bana. az önce yarım dal içtim, diğer yarısını atmaya kıyamadım, paketin içine koydum kalanını, çünkü pahalı bi sigara. hayır sigara değil o, djarum. sigara deyince kötü oluyorum, kendime ihanet ediyorum gibi geliyo. şimdiyse kalan yarısını içmek istiyorum, yoksa tiryaki mi oluyorum?

25 Ekim 2009 Pazar

artık yazsam diyorum?

ahh blog, çook uzun zaman oldu görüşmeyeli biliyorum ama elimde değildi. geçen haftasonu gelmedim ben eve, haliyle yazabileceğim bir ortam da oluşmadı.. dün akşam geldi ama sor bi bana blogları inceleyebildin mi diye? sana hayır derim, öylece kalırım. devamı yok çünkü, neden? beynim durdu yine benm, melankoliye bağlayıp şarkı taraması yapıyorum ama en uygununu hala daha bulamıyorum.. cem adrian-yağmur şuan dinlediğim parça, neden bu olmasın ki?

kaç gündür koşuşturduğum bi hayatım vardı blog, oradan oraya. musıki'm var ama param yok, salı günü para bulana kadar canım çıktı. neler çektim ben, anlatamam:D öğrencilik hayatının güzel yanlarından biri bu sanırım, yani güzel mi bilemem ama hoş olduğu kesin:)) arkadaşımdan borç almıştım, para gönderecekler ya. niye güvenirsin ki? sonra onda da para bitti, o diğerine borçlandı ve haliyle ben mahçup oldum. düşünün halimi! neyse ki sonunda babam yolladı da rahatladım, yoksa yanmıştım cidden:(

hani dedim ya, geziyorum tozuyorum diye. eve gelip hiçbir şey yapmamak çok koydu, net bile sıkıcı geldi inanır mısın? facebook zaten mallamış. nedir bu yenileme çabası? ne saçma, neyse. blogları inceleyemedim dedim ya, anca biseksüel'e bakabildim azıcık, o da hani ahmetle ne olmuş diye. okuyunca mutlu oldum, ancak bana kalırsa biseksüel'in paylaşmayan ruh halinden bir an önce kurtulması gerek, ben eski yazılarını özledim açıkçası:)

iyice günlüğe çevirip quiz notumu falan söyleyecektim, aman dedim napıyosun:D harbiden napıyorum ben? bol bol para harcıyorum ama harcamamam gerekenlerden yiyorum. bugün yiyeceksin tamam, yarın? annem şey dedi: "bugün o paralar biterse yarın ayaklarını yersin olur biter." haklı kadın kendince:D tatlı olur mu dersiniz el-ayak tadı? dişimin kovuğunu doldurmaz ki aralardaki etler, istemem.

bir de çok yorgunum ben, yarın yine sabahlayalım diyorlar, olacak iş mi? hayır dünden razıyım gitmeye ama yine de rahatça uyumayı yeğlerim. gece saat 01.15 olmuş, bunlardan bahsettikçe mayıştım:) banyo yapmam gerek ama yarına sarktı artık, naparsın. pis pis kokmaya devam edicem, ne kadar pis kokabilirsem artık...

aslında diyorum ya, her gün yazma imkanım olsa mutlaka bi bu kadar yazarım her gün ama yaşadıklarımı unutyorum ben, ya da şuan çok yorgunum ondan bu haldeyim... bağışlayın beni, mutlaka daha düzgün bir yazı yazmaya gayret göstericem! yazmalıyım da zaten:) ancak şuan uyku hali okadar tatlı geliyor ki anlatamam:) haydi kendine iyi bakasın blog, soranlara benden selam olsun! haydi kal sağlıcakla...

12 Ekim 2009 Pazartesi

gecenin bir vakti ne işin var kütüphanede?

sevgili blogcuum,

şuan gecenin 5.49'u ve ben hala daha üniversitemin kütüphanesindeyim. az önce dışardaydık ve birbirimizi tırstırırken aslında kendimiz tırstık. olaylar çok karışık blog, hepsini sırasıyla anlatacağım...



öncelikle çok yorgunum şuanda, haftada 3saat devamsızlık hakkım varken yarın derslere girmeyerek 2haftanın devamsızlığını kullanmış olacağım, düşün halimi. onun haricinde kütüphanede de internetli bilgisayarların bulunması benm için büyük mucize, belirtmeden geçemeyeceğim!



başlıyorum artık, uzun bir yazıya hazır olun:) ancak bu yorgunlukla nereye kadar yazabilirim hiç bilmiyorum ya neyse.. üniversitemin 2.haftası gayet iyi geçti, sınıfça kaynaşmaya çalıştık ama bir yere kadar tabii.. daha dur ama dimi? sonuçta kaç gündür tanışıyoruz? ama yok, hadi bişeyler yapalım havasındaydık hepimiz, haliyle sonuç fiyasko oldu. rezil rüsva olduk ama yine de eğlendik. ilk çabamız çarşamba günüydü ancak perş ve cuma günü de gayet gezdik hani. sorsan perş günü naptınız diye, bilmiyorum yanıtını alrsın, orası ayrı blog.

üniversitem çok şükür iyi yani, arkadaşlarım da iyiler. yurdun en iyi odasında mı kalıyorum ne? yani göreceli tabii, Allah'ıma yine yüzbinlerce şükürler olsun. cidden müthişler. onun haricinde ben Üsküdar Musıki Cemiyeti'ne kabul edildim blog! hem de çok enteresan olaylar yaşayarak. aslında her gün yazabilsem hepsi uzun uzun sürer ama bunu okadar da uzatmamayı planlıyorum, bakalım:) öyle işte, sınava almıyorlardı beni ctesi günü, ben de manga'nın solisti Ferman Bey'le sınava girdim. istanbul cidden çok garip bir şehir ya!! :)) salı günü yine dersim var, bakalım hayırlısı:))

ctesi sınava gidip bir de üstüne kabul edildiğim gibi derse girince haliyle eve geç gittim. 22sularında anca eve vardım ki düşün pazar günü 5te evden çıktım. ödevim vardı, peki yapabildim mi? hayır. şeker'in yanına tam zamanında gidebildim mi? yine hayır. ancak bu akşam "tanışarock" diye bir organizasyona katıldık. kurban söyledi, penasını fırlattı, ayağımın dibine düştü falan, güzeldi yanii:)) ayrıca özge fışkın'da cidden iyi bir ses, yalnızca daha çok duyulmaya ihtiyacı var, daha fazla albüm çıkarmalı. tavsiye ederim şarkılarını, melankoliye gayet uygundur:)

işte konserden çıktık napalım napalım derken hadi ana kampüse gidelim, sabahlayalım teklifi geldi, kabul edildi ve gidildi. düşün halimizi, kütüphane olmasa var ya yarına kesin verem olmuştum ben, çok soğuk burası!! ancak sıcak ve huzurlu kütüphanede şuanda herkes uyurken ben şakır şakır klavye sesi çıkarmaktayım. garip kaçıyor tabii ama çok içimden geldi ne yapayım.

saat şuan 6.05 ve az önce dedim ya, birbirimizi korkutuyorduk ama işin garibi söylediklerimize de inanıyoduk. o derece:)) her nereye bakıyosam hareket eden şeyler gördüm, acayip tırstım açıkçası:D bir de arabalar gelip geçti yanımızdan, Allah muhafaza!!

öyle yani blog, ister renkli bir hayatın var de, istersen boşu boşuna harcıyorsun hayatını, git daha yararlı işler yap de ama benm hayatım şuan bunlardan ibaret. bilmiyorum gelecek zaman ne gösterir ama halimden memnunum gayette.. çok şükür! öpüyorum seni blog, biliyorum uzun bir yazı oldu ama kusura bakma, uzun zamandır yazmadım ve çok feci yazmak geldi içimden:)) kendine çok iyi bakasın, esen kalasın blog.

4 Ekim 2009 Pazar

yolculuk vaktidir, yeniden.

blogcuum, gidiyorum ben. yine bir yolculuk söz konusu, yurda gidicem.. caanım yurduma! ilk haftadan ödev mi verilirmiş? ancak hazırlıksan worksheetleri dayarlar işte, naparsın. şimdilik kolaylardayız, C kuru ya. "ey bi si di..." ile başladık, düşün halimi.. dedim ya kolay yani:D

öncelikle kitapları alacağım, çarşıya inip arkadaşın kitaplarını talan edip parasını takdim edeceğim:D malum bu işler böyle yürüyor. akmar'a gidip korsan kitap alacağım, olacak iş değil. ben ki korsan karşıtı biri kimseyimdir ama orjinaline 210 lira vermektense 85liraya kitaplara sahip olmak daha mantıklı. kusura bakmasınlar, o kadar da zengin değiliz!:))

hepinize kucak dolusu sevgiler canlarım, hep belirtiyorum, çok farklı bir ortam burası. sevdim yani ne bileyim, hepiniz candan insanlarsınız:)) haydi gittim ben, istediğiniz bir şey var mı oralardan?:))

not: noneless, eğer ceyhun yılmaz'ın kitaplarından bulabilirsem alacağım, sana da ulaşıp yollayacağım o kitapları! :))

3 Ekim 2009 Cumartesi

dayanamama hali...

dayanamadım desem? halbuki yayınlayalı 5dakika bile olmadı ama anlatacaklarım çok var daha. ondan yazıyorum bu yazıyı:))

öncelikle çok yürüdüm kısmını açmak istiyorum, ana kampüs çok büyük! otomasyondan öğrenci belgesi alacağım diye canım çıktı. öncelikle sıra aldım, sonra ptt aramaya başladım, ordan burs başvurusu yaptım. sonra bir daha koştura koştura otomasyona geldim ancak ne ters gitti dersin? numara aldığım kağıtları kaybetmişim, ücretsiz hakkım olan kağıtları. şaka gibiydi. neyse ki ordaki abi, kardeş, çocuk, yakışıklı çocuk(!) yardım etti de alabildim belgelerimi.. Allah ondan razı olsun:))

onun dışında evet çok yürüyoruz, teleferik çalışmıyor! bütün parkı yürüyerek geçmek, merdivenleri inip çıkmak nasıl azap veriyor biliyor musun? aman Allah'ım! beşiktaş'a yürümekten daha fena, inan. aşkı memnu'nun bir kısmının çekildiği sokaklarda yürüyorum, ünlü insanlarla karşılaşıyorum nişantaşı'nda. cidden çok farklı bir hayatım olmaya başladı:))

sonra dönüşte hasanpaşa'dan belki akbil işini halledebiliriz dedik ama numara dolmuş. 1000numara hakkı varmış bir günde, onun haricinde vermiyorlarmış, hem mantuklu hem saçma, neyse. ordan çıkarken tam eve dönücez zuz'la, benm canım waffle çekti:D ne yapayım, istemek suç mu? hem ramazandan çıkmışız okadar, hak yahu bu. bindik otobüse, gittik bambiye. bir güzel waffle yedik kadıköyde:)) soğuktu ama ses bile çıkarmadım, düşün en çok özlemişim ben waffle'ı! hoş ortaköy'e gidebilirdim ama 8lira vermekte çok be öğrenci bütçesine. nereye veriyorsun da yiyosun? hah.

mecidiyeköy'den eve varmam 2saat falan. metrobüs, metrobüsten indiğim gibi de banliyöye biniyorum zaten. çok rahat oluyor işim. ancak fulya tarafından mecidiyeköye tırmanmak feci koyuyor insana! her gün 10-15 dakika bayır çıkıyorum, düşün halimi. hele hele akşamleyin yurdun yerini bulmam yarım saati buluyor. zaten karanlık, bulunduğum yer istanbul, yurdum sapa biyerde, tırsıyorum yahu:D

aklıma geldikçe yazacağım cancağızlarım, şimdilik bu kadar. yarın gidiyorum zaten, bunca yazmamı mazur görün:)) haydi kaçtım ben.

ben geldim!

selam blog, nasılsın? dönebildim sonunda evime, aslına bakarsan dün döndüm fakat anca bugün yazabildim.. bilmiyorum çok yorgundum dün, ondan sanırım. istanbul çok yorucu blog, ölüyorum yürümekten! yürümezsen de öğrenci akbilin olmadığı için öyle bir para gidiyor ki yola hayretler içinde kalırsın. bir an önce şu akbil işini halletmeliyim ben..

onun haricinde çok şükür mutluyum hayatımdan:) 6kişilik odada kalacak olsam bile yurdum ferah hani, o açıdan bir sıkıntı yok. +5erkekle birlikte kalmak zor olsa da alışacağım, başka çarem yok sanırım... zaten hafta boyunca akşam yemeği vermedikleri için de bütün yemekleri dışarda yedim, böyle giderse parasızlıktan ölürüm ben. feci para gidiyor ya, her şey para! çok feci durumdayım anlayacağın...

C kurunda olmam biraz da işime geldi, çünkü B kurunun cuma günü tatil. ancak Üsküdar Musıki Cemiyetine ilk adımımı attım ben:) ve ctesi günü 1den 7ye kadar dersim var, cuma günün tatil olduğunu düşünsene? çok kötü olurdu benim açımdan. belki de iyi olurdu ama memnunum halimden ya:))

ilk defa ayrıldım ya evden, geldiğimde kapıda karşıladılar direk. ediyle büdü kalmışlardı evde, biri gelince mutlu oluyorlar artık:D güzel güzel yemekler yapıldı, yarının yemeğiyse şimdiden yapılıyor, neden? yarın yanımızda götüreceğiz yemekleri:)) anne yemeği ya, özlemeyelim diye. halbuki iki saatlik mesafe ama özledim ben annemi babamı biliyor musun blog? ilk defa evden ayrılıyorum işte, naparsın.

öyle yani, mutlu mesut götürüyorum hayatımı, hala daha karamsarlığım mevcut ama dağılır umarım. ilk hafta hiç yurda girmemenin verdiği rahatlık vardı, ya akşam yemekleri verilmeye başlanınca?? olmayacak böylesi.. sonra sıkılmaca başlayacak, yeni aktiviteler bulunacak. bir süre onlarla idare edeceğiz falan filan:)

bir haftada neler neler olmuş, abim de evde olduğundan okuyamadım pek. şimdi olara göz atacağım, kendinize çok iyi bakınız efendim.

görüşmek üzere! :))